Türkiyede Çevrimiçi Hak ve Özgürlükler ile Milli Güvenlik: Karşıtlığı Aşmak
“Borçlarını kasten ödemeyerek hakkında yasal yollara başvurulmasına neden olmak” (657 SK m.125/B-k). Memurların iş arkadaşlarına, maiyetlerindekilere ve iş sahiplerine karşı kötü muamelede bulunmaları fiili de kınama cezası verilmesini gerektirir. Böylece, görev münasebetlerinin bütünüyle yapıcı olması amaçlanmıştır[189]. Kötü muamele, küçük düşürücü veya aşağılayıcı niteliğe ulaşmayan fiillerdir[190]. Bildirim yükümlülüğü olan işin süreklilik arz etmesi ve PinUp pin-up casino getirici nitelikte olması şarttır. Dolayısıyla, geçici bir işte ya da hayır veya sosyal amaçlı kazanç getirmeksizin yapılan işlerin bu suçu oluşturması mümkün değildir[184]. Ağırbaşlılık, ahlaklı, kişilikli ve karakter sahibi olmayı gerektirir.
- Hangi cezalar için disiplin notundan ne miktarda düşüleceği yönetmelikte belirtilir.
- Savunmada kullanılan kişisel veri niteliğindeki bilgi ve belgelerin “savunma dokunulmazlığı” kapsamında değerlendirileceği, diğer bir ifadeyle, bireyin kişisel verisinin korunmasını isteme hakkı ile savunma hakkının çatıştığı tartışmaların odağını oluşturmaktadır.
- İşte, bugün, belediyebaşkanlarımızın bu feryadı sonunda hatırladık, alelacele ve Anayasaya aykırıbir şekilde, talep etmemiş olmalarına rağmen, Yüce Meclis olarak, hayır, alınbu yetkiyi de kullanın dedik, zorla verdik.
Lozan’da 20 Kasım 1922’de başlayan görüşmeler araya giren iki buçuk aylık bir kesintiyle iki devre olarak sürdürüldü. Konferansın bu kadar uzun ve çok çetin geçmesi orada yalnız Türk-Yunan savaşının sonuçlarının değil, 600 yıllık bir imparatorluğun çöküşünün meydana çıkardığı sorunların ve müttefiklerin Osmanlı Devleti’nden elde etmiş oldukları kapitülasyon denen imtiyazların da ele alınmasından kaynaklanmıştı. Mustafa Kemal’in tahmin ettiği gibi konferansta Şark meselesi yeniden çalışmalar içine sokulmuştu. Müzakereler boyunca Türk heyetine en büyük destek Mustafa Kemal’den gelmişti. Müttefiklerin Ocak 1923 sonlarında sunduğu taslağı kabul edilemez bulan Mustafa Kemal İzmir’de halkla konuşmasında, “Biz barış istiyoruz dediğimiz zaman tam bağımsızlık istiyoruz dediğimizi herkesin bilmesi gerekir. On yıl, yirmi yıl sonra aşağılanmış bir biçimde ölmektense şimdiden şeref ve haysiyetle ölmeyi tercih etmeliyiz” diye kesin bir tavır almıştı. İsmet İnönü de, “Memleketimi esarete mahkûm eden bir belgeye imza koyamam” deyince görüşmeler kesilmiş ve Türk delegasyonu Ankara’ya dönmüştü. Meclisteki görüşmelerde bazı milletvekilleri sert eleştirilerde bulunmuştu. Fakat Mustafa Kemal, Türk heyetinin kendisine verilen görevi çok iyi biçimde yerine getirdiğini, heyetin meclise değil hükümete karşı sorumlu olduğunu belirterek meclisin onlara mânevî güç vermesini dilemişti.
Çünkü, Hizbullah olayı da, PKK olayı ileilişkili, bölgeyle ilişkili ve Türkiye ile ilişkili bir hadisedir. Bunlardasamimi olmamız lazım, bunun bütün boyutlarını ele almamız lazım. Olağanüstü Hal Bölge Valiliği, ekonomik ve sosyal kalkınma açısından,maalesef, kuruluş amacına uygun olarak bekleneni verememiştir. Esas amacıekonomik ve sosyal kalkınma olan Olağanüstü Hal Bölge Valiliği, bu fonksiyonunuyerine getirmemiştir. Bu program çerçevesinde, özellikle eğitim, sağlık, adalet, merkezîidarenin yeniden yapılanması ve mahallî idarelerin güçlendirilmesi gibireformlar, bir bütünlük içerisinde ve peş peşe, bir an öncegerçekleştirilmelidir. Kısacası, Türkiye’nin, yeniden bir yapısal reformaihtiyacı vardır.
Üniversite önünde birikmiş bu kadar çocuğumuz varken,fakültelerin ve yüksekokulların kurulabilmesi çok daha basite indirgenmelidir.Hele hele vakıf üniversitelerinin fakültelerinin kuruluşunu, YÖK’ün teklifi,Cumhurbaşkanının onayıyla yapmakta fayda görüyoruz. Tabiatıyla, üniversitelerefakülte kurmakla, yükseköğrenimin problemlerini halletmek mümkün değildir.Önemli olan, bu kurumlara öğretim elemanlarını bulmaktır. Değerli milletvekilleri, ülkemizin en büyük zenginliği,genç nüfusumuzdur. Bu zenginliğimizin kıymetinin idraki içinde, çocuklarımızıyarınlar için çok iyi yetiştirmeliyiz. Millet olarak savunmaya değil, eğitime yaptığımızharcamalarla övünmeliyiz. Sekiz yıla çıkardığımız zorunlu eğitimin, inşallah,onbir yıla çıkışını göreceğiz. Gençlerimizi modern bilim ve teknolojiyledonatmak bizlerin görevidir. Bilimin, ışığın olmadığı yerde, bir müddet sonra,hurafeler ve karanlık hâkim olur. ANAP GRUBU ADINA EKREM PAKDEMİRLİ (Manisa) – SayınBaşkan, değerli milletvekilleri; 517 sıra sayılı kanun tasarısıyla ilgili sözaldım; hepinize saygılar sunuyorum. Katkıpayı ve bağışlardan 1 katrilyonun üzerinde bugüne kadar para toplanmıştır. Sonüç yılda Millî Eğitim Bakanlığına ayrılan ödenek 6 katrilyonu geçmiştir.Bunlara ilave olarak, Dünya Bankasından alınan krediler, Avrupa Birliğindengelen hibeler de azımsanamayacak kadar yüksek orandadır.
Gerçek budur ve TC, BM kararlarına uygun İran’la ticaret yapmıştır. Diğer yönden yasadışı yapıldığı iddia edilen altın, gıda ve ilaç ihracatları Türk Lirası ve Euro üzerinden yapılmış, USD kullanılmamıştır. Bir yandan, AİHM kararları ve Venedik Komisyonu tarafından belirtildiği gibi,[136] Türk makamları hem mevcut mevzuatı hem de yasal prosedürleri geliştirmelidir, böylece milli güvenlik endişeleri ile ifade özgürlüğü endişelerinin dengelenmesine yönelik daha az müdahaleci önlemler mevcut olabilecektir. Türkiye, 2013 yılının Mayıs ve Ağustos ayları arasında, Gezi Parkı Protestoları adı verilen tarihinin en büyük protestolarından birini yaşamıştır. İstanbul’da çevreye dair endişelerle yapılan küçük ölçekli bir oturma eylemi ile başlayan protestolar, başlangıçtaki protestoculara uygulanan polis şiddetini görüntülerinin sosyal medyada yayınlanmasının ardından hızla Türkiye genelinde milyonları sokağa döken kitlesel bir harekete dönüşmüştür. Sosyal medya protestolar boyunca anahtar bir rol oynamış ve protestocuların harekete geçmesini ve halkın bilgilendirilmesini (ve sık sık yanlış bilgilendirilmesini) kolaylaştırmıştır; bu durum geleneksel medyanın protestolara yer vermemesi nedeniyle daha da ön plana çıkmıştır. Türkiye, aynı yıl Aralık tarihleri arasında, bir dizi iş insanı ve yetkilinin yanı sıra 4 bakan ile yakınlarını kapsayan bir yolsuzluk soruşturması ve buna bağlı tutuklamalar ile sarsılmıştır. Tutuklamaların yanı sıra, bir dizi ses kaydı internet üzerinden yayılmıştır.
Bu nedenle ihlal edilen disiplin hükmü hangi kanunda düzenlenmiş ise o kanun hükümlerindeki usullere uyularak disiplin cezası verilecektir. Disiplin mevzuatının çokluğu ve karmaşıklığı, özellikle Devlet memurları hakkında yapılan uygulamalarda zaman zaman hatalara neden olabilmektedir. Aşağıda disiplin cezası verilmesindeki usuller izaha çalışılacaktır. Disiplin amirinin maiyetinden birinin 477 SK’da düzenlenen bir disiplin suçu işlediğini öğrendikten sonra cezalandırma takdir hakkını kullanmayıp hazırladığı suç dosyasını teşkilatında disiplin mahkemesi kurulan komutanlığa göndermesi üzerine, söz konusu komutan disiplin kovuşturmasının bir süjesi haline gelir. Disiplin cezaları verildiği tarihten itibaren hüküm ifade eder ve derhal uygulanır. Aylıktan kesme cezası, cezanın veriliş tarihini takip eden aybaşında uygulanır. Verilen disiplin cezaları sıralı sicil amirine, Devlet memurluğundan çıkarma cezası ayrıca Devlet Personel Başkanlığına bildirilir. Kendilerine disiplin cezası olarak aylıktan kesme veya kademe ilerlemesini durdurma cezası verilenler, valilik, büyükelçilik, müsteşar, müsteşar yardımcılığı, genel müdürlük, genel müdür yardımcılığı ve daire başkanlığı görevlerine atanamazlar ve yine Bakanlar Kurulunca atanılacak bir göreve atanamazlar. Maddede; “Disiplin kabahatlerinden dolayı verilen hapis cezaları bir sene müruruzamana tabidir. Bu müddet cezanın tebliğinin ertesi gününde başlar.” hükmü bulunmaktadır. Bu düzenleme irdelendiğinde tüm disiplin cezalarını kapsamadığı görülmektedir.
Hiç kimse, işlendiği zaman ulusal ve uluslararası hukuka göre bir suç sayılmayan bir fiil veya ihmalden dolayı mahkûm edilemez. Yine hiç kimseye, suçun işlendiği sırada uygulanabilecek olan cezadan daha ağır bir ceza verilemez. Bu madde, işlendiği zaman uygar uluslar tarafından tanınan genel hukuk ilkelerine göre suç sayılan bir fiil veya ihmal ile suçlanan bir kimsenin yargılanmasına ve cezalandırılmasına engel değildir” şeklinde düzenleme yapılmıştır. AİHS m.6’daki “medeni hak ve yükümlülükler” kavramı içine idari uyuşmazlıklar, özellikle ilk bakışta kapsam dışı gibi görünen “memur” uyuşmazlıkları da girebilmektedir. AİHM, m.6/1’in uygulanması açısından, “memur” kavramına özerk (otonom) bir tanım getirilmesi gerektiğine karar vermiştir. Böylece sözleşmeci devletlerde benzer ya da aynı işi yapan kamu görevlilerine, ulusal çalışma sisteminden ve çalışanlar ile idari otorite arasındaki hukuki ilişkiden (bir sözleşmeyle veya atama yoluyla göreve gelmiş olması farketmeksizin) bağımsız olarak, AİHS aynı şekilde uygulanabilecektir. Erbaş ve erler ile askeri öğrencilere verilen izinsizlik cezasında, cezalı sadece hafta tatilinden yararlanamamaktadır (AsCK m.185/C).